Dünyaları yok eden, ölüm oldum ben
Amerikalı fizikçi, atom bombasının babası, Oppenheimer bu sözleri 1945 yılında ilk nükleer silah denemesinden sonra bir TV programına söylemişti. Hint Kutsal Metinlerinden yaptığı bu alıntı durumu çok iyi açıklar nitelikteydi.
Atom bombası o tarihlerde ülkeler için yeni ve büyük bir rekabet ortamı oluşturmuştu. Ülkeler bu muazzam teknolojiden fazla etkilenmiş; savunma ve saldırı amaçlı kullanmaktan çok rakiplerine güç gösterisi yapmak için bu alana yatırımlar yapmaktaydı.
Atom bombasını daha iyi anlayabilmek için atom, atomun parçalanması, atom bombasının geliştirilmesi ve bu konularda öne çıkan isimlere tek tek değineceğim.
Atom
Bir kimyasal elementin bütün özelliklerini taşıyan, gözle görülmesi imkansız en küçük parçacığa atom nedir. Yunanca atomos, bölünemez, anlamına gelen atom bir nükleer silahın en temel yapı parçasıdır.

Atomun Parçalanması ve Nükleer Enerjinin Önünü Açan Gelişmeler
Bir atomun parçalanarak iki farklı atomu oluşturması olayına nükleer fisyon reaksiyonu adı verilir.

• Fransız Fizikçi Henri Becquerel’in 1896 yılında Radyoaktivite’yi bulmasıya bu alanda çalışmalar artmaya başlamıştı.
• Becquerel’in çalışmasından sonra 1933 yılında Irène Curie ve Frédéric Curie çifti yaptıkları bir deney sonucunda alüminyum atomlarını doğada bulunmayan radyoaktif fosfora dönüştürdü ve buna Yapay Radyoaktivite adını verdi.

• Curie çiftinin keşfinden etkilen İtalyan Fizikçi Enrico Fermi aynı yıl içerisinde benzer çalışmalar yaptı. Ancak çalışmalar yaptığı üniversitenin oldukça pahalı olan Radyumu satın alacak bütçesi bulunmadığı için Fermi farklı yöntemler kullanarak uranyum çekirdeği ile nötron taneciğinin reaksiyonundan, atom numarası daha büyük olan transuranyum denilen yeni elementlerin meydana geldiğini ileri sürdü. (Uranyumun atom numarası 92’dir. Fermi keşfettiği yeni elementin 93 numaralı transuranyum olduğunu iddia etti ama bu yanlıştı.)

• Fermi’nin deneyi sonucunda oluşan maddenin 93 numaralı element olmadığı deneyden 5 yıl sonra, 1938’de, Avustralyalı Fizikçi Lise Meitner ve laboratuvar arkadaşı Alman Kimyacı Otto Hahn tarafından kanıtlandı. Meitner ve Hahn deneyi defalarca tekrarlamış ancak Fermi’nin sonucuna ulaşamamıştır.
Bir süre sonra, aynı yıl içerisinde, L. Meitner Yahudi asıllı olduğu için Almanya’dan İsveç’e kaçmak zorunda kaldı.

Meitner’in gidişinden sonra Otto Hahn ve yeni laboratuvar arkadaşı Fritz Strassmann Hitler Almanyası himayesi altında çalışmalara devam ettiler. Deneyleri sonucunda uranyuma çarpan nötronların uranyumu parçaladığını keşfettiler. Fizikçilerin büyük kısmı reddetse bile bu deney Hitler Almanyasının atomu parçaladığını göstermişti.

Hahn, Meitner’e mektup yazarak atomu nasıl parçaladıklarını anlattı. Bunun üzerine Meitner Danimarkalı Fizikçi Niels Bohr’a gitti ve deneyi anlattı. Bohr atomun parçalandığına inandı ve yeni bir deney önerdi. Meitner deneyi yaptı ve bölünen uranyum atomlarının açığa enerji çıkardığını kanıtladı.
ABD hükümeti ve ABD’li bilim adamları Almanların atomu parçaladığını Bohr’un ABD’ye, Einstein’ı ziyarete gitmesiyle öğrendi.
• 93 numaralı elementi bulduğunu iddia eden Fermi 1938 yılında Nobel Ödülü kazanmıştı. O dönemde İtalya’da yönetimde olan Mussolini ödülü almasına izin vermemişti. Fermi, karısının Yahudi kökenli olması sebebiyle zaten kaçmayı düşündüğünden ödülü aldı ve ABD’ye sığındı.
Almanların atomu parçaladığını öğrendiği sırada Fermi ABD Columbia Üniversitesi’ndeydi. Eski deneyini ve hatasını hatırlayarak bu sefer deneyi uranyum atomlarını yavaş nötronlarla çarpıştırarak yaptı. Nötron yavaşlatıcısı olarak grafit kullandı. (Hahn ve Meitner bunu hiç kullanmamıştı) Fermi yaptığı yeni değişiklikleriyle uranyum atomlarını parçaladı. Ayrıca parçalanan atomlar yeni nötronlar da oluşturuyordu. Bu şu anlama geliyordu; eğer bir nötron bir uranyum atomunu bölerse iki yeni nötron oluşuyordu. Bu nötronlar da iki uranyum atomunu bölerse dört nötron oluşuyordu. Böylelikle reaksiyon hızlanıyor ve bir “Zincirleme Reaksiyon” oluştuğu tahmin ediliyordu. Fermi bu deneyiyle küçük bir nükleer reaktör oluşturmuştu.

Fermi yeni çalışmasıyla bir atom bombası yapabileceğinden emindi. Fermi’nin iki arkadaşı Einstein ile konuşarak yardım istedi. Einstein bir mektup hazırlamalarını istedi. Fermi’nin arkadaşı Macar-Amerikan asıllı Leo Szilard bir mektup hazırladı ve Einstein 2 Ağustos 1939’da başta karşı çıkmasına rağmen Almanya’da mahsur kalmış eski arkadaşlarını düşünerek mektubu imzaladı. Bu mektup dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’e iletildi.

• Roosevelt mektubu aldıktan sonra “Uranyum Komitesi” adında bir kurulu oluşturdu ve atom bombası çalışmaları resmi olarak başladı. Fermi, Chicago üniversitesine geçti ve nükleer fizik ekibiyle bir oda boyutunda nükleer reaktör oluşturdu. Bu reaktör 2 Aralık 1942’de kontrollü olarak çalıştırıldı ve dünyadaki ilk Nükleer Zincirleme Reaksiyonu gerçekleştirildi. Bu çalışma ABD’ye bir atom bombası oluşturmak için yeterli bilgiyi vermişti.
Atom Bombasının Geliştirilmesi
Henri Becquerel’in 1896 yılında bulduğu keşifle başlayan “Atom Bombası Yapılabilir mi?” sorusu yaklaşık 46 yıl süren, içinde muhteşem insanları barındıran, başarısızlıklar ve başarılar barındıran olaylarlar ile beraber cevap bulmuştu. 1942’de ilk Nükleer Zincirleme Reaksiyonundan sonra atom bombası ABD Ordusu tarafından geliştirmeye başlanmıştı.
Nükleer silah üretmek için başlatılan “Manhattan Projesi” kod adlı proje 130.000 kişilik bir ekip ve 2 milyar dolar bütçeyle üç yıl içerisinde atom bombası üretebilmeyi başarabilmişti.
ABD, Kanada ve İngiltere ortaklığıyla yürütülen bu projenin askeri başkanlığını Pentagon binasının yapımından sorumlu olmuş General Leslie Richard Groves yapmış, bilimsel başkanlığını ise Julius Robert Oppenheimer yapmıştı.
Oppenheimer sık sık sessizleşen, derin düşüncelere dalan ve geçmişi hakkında şüphelere neden olmuş bir kişiydi. Cambridge Üniversitesi’ndeyken hocasının masasına zehirli elma bırakmış ve onu zehirlemeye çalışmış, daha sonra bu olaydan babası sayesinde kurtulmuştu. Diğer taraftan ABD İstihbaratı, Saha Memurlarının hazırlamış olduğu rapor doğrultusunda Oppenheimer’ın Sovyet casusu ve gizli komünist olduğundan şüphelenmişti.

Manhattan Projesi başarılı olan “Trinity” adındaki ilk denemesini 16 Temmuz 1945 tarihinde New Mexico eyaletinin Alamogordo kenti yakınlarında yapmıştı. Trinity testiyle de beraber ABD nükleer silaha sahip olan ve bu silahını test eden ilk ülke olmuştu.

İlk Atom Bombası Saldırısı
II.Dünya Savaşının son aşamalarında ABD 6 Ağustos 1945 Pazartesi Saat 08:15’te Hiroşima’ya ilk atom bombası saldırısını düzenledi. Little Boy isimli Uranyum-235 tipi nükleer silah ile düzenlenen saldırı sonucunda Hiroşima’da yaklaşık 140.000 kişi hayatını kaybetti.

Hiroşima’ya yapılan saldırıdan sonra ABD devam saldırısı olarak 9 Ağustos 1945’te Nagasaki’ye Fat Man isimli nükleer saldırı düzenledi. Bu Trinity testi ve Hiroşima’dan sonra gerçekleşmiş üçüncü nükleer patlamaydı.

Atom bombasının 1945’te Japonya’ya atılması dünya genelinde büyük tepkiler oluşturdu. Fakat bu tepkiler önemli bir değişikliğe sebep olmadı. Günümüzde nükleer güç ve nükleer silah teknolojileri ülkeler ve çıkarları için önemli bir konumda. Ülkeler nükleer güce yatırımlar yapıyor ve savunma/saldırı sistemlerini bu güç üzerinde düzenliyorlar.
Oppenheimer Trinity testinden sonra yaptığı konuşmada haklıydı;
“Dünyaları yok eden, ölüm oldum ben”
Dr. J. Robert Oppenheimer – 1945
..
Sanırım hepimiz düşündük bunu,
Öyle ya da böyle…